GÜNEŞ SİSTEMİ GEZEGENLERİ VE ÖZELLİKLERİ

 Reklamlara tıklayarak kanala destek olabilirsiniz. Reklamlar virüs değil...Teşekkürler


  Güneş sistemi, Güneş ve çevresinde eliptik yörüngelerde devinen, kayaç ve gaz devlerinden oluşan gök cisimleridir. Bu gök cisimleri yedi gezegen (Plüton hariç) ve bu gezegenlerin etrafında dolanan 150 den fazla bilinen uydusu, cüce gezegenler, küçük gezegenlerden oluşur. Çoğu kuiper kuşağından gelen kuyruklu yıldızlar ve göktaşları dır. (meteor asteroid)


  Güneş sistemindeki gezegenler, kayaç ve gaz devleri olarak ikiye ayrılır. Kayak gezegenler, gaz devlerinden daha yoğun oldukları için Güneşin kütle çekiminden daha çok etkilenerek güneşe daha yakın olanlardır. Merkür, Venüs, Dünya ve Mars Güneşe en yakın gezegenlerdir. Gaz devleri ise yoğunlukları kayaç gezegenlere kıyasla daha az olduğu için kayaç gezegenlerden sonra gelir. Jüpiter, Satürn, Uranüs ve Neptün dür. Plüton kayaç bir gezegendir fakat gezegen nitelemesini kaybettiği için bu sıralamaya girmiyor.


  Kuiper kuşağı ise Neptün ötesinde, Güneş sistemi çevreleyen bir bir kuşak gibidir. Oort bulutu’ ysa sistemin en dışında küre biçimde Güneş sistemini çevreler.


  Güneş sisteminin oluşumundaki en büyük etkenin kütle çekimi olduğu söylenebilir. Kütle çekimi olmasaydı, evrendeki madde bir araya toplanamaz, Güneş sistemi oluşamazdı. Güneş sistemimiz bir yana, Evrendeki gökadalar (galaksiler) kümeler oluşturamaz yani madde bir arada duramaz uzayda başlı başına dolanırdı.


  Galaksileri oluşturan milyarlarca yıldız Galaksi (Gökada) merkezinin çevresinde yavaşça devinir. Güneş sistemimiz samanyolu gökadamızın merkezi çevresinde bir tam turunu 250 milyon yılda tamamlar. Samanyolu gökadası “yerel küme” olarak sınıflandırılan gökada kümesinin bir üyesidir. Bu gökada kümesi 40 kadar gökada kümesi içerir. Gökada kümeleri: Yerel küme, Virgo kümesi ve Başak süper gökada kümesinden oluşur ve samanyolu gökadası bu kümelerin içinde yer alır. Virgo süper kümesi 100 den fazla gökada içerir. Galaksi süper kümeleri bir araya toplanmış madde birikintileri olarak evrenin temelini oluşturan gökadalar olarak niteleyebiliriz.


  Gözlemlenebilir evrendeki Güneş sistemimizin adresi şöyledir: Gözlemlenebilir evren, Başak süper kümesi, Yerel küme, Samanyolu gökadası, Güneş sistemi, Dünya.


  GÜNEŞ NASIL OLUŞTU


  Gözlemlenebilir evrende yapılabilen gözlemlere dayanarak Güneş ve Güneş sistemi de yıldız sistemlerinde olduğu gibi gaz ve toz bulutu ile başladı. Gaz ve toz bulutu evrensel kütle çekimi ile yoğunlaşmaya başladı. Merkez denen bir çekirdekte yoğunlaşmaya başlayan gaz ve toz sıkıştıkça ışımalar yaptı, bu ışımaların sebebi Hidrojenden kaynaklıydı. Yapılan gözlemlerde bu ana kadar evrenin başlangıcından beri Hidrojen var ve büyük patlamaya kadar giden yol Hidrojen sayesinde gerçekleşmiş. Gaz ve toz sıkıştıkça basıncı arttır ve ısındı, ısınan ve sıcaklığı artan gaz parlamaya başladı. Sıkışan gaz merkezde 15 milyon selsiyus derecelik ısı yaymaya başladı. Bu sıcaklık Güneşimizin parıldaması için gerekli olan kritik sıcaklıktır. Bu sıcaklıkla birlikte Hidrojen atomları kaynaşarak Helyum atomlarına dönüştü. Bu aşama Güneşimizin kendi enerjisini üreten bir jeneratör gibi enerji üretip yaymasına sebep oldu yani termonükleer reaktör. Güneşin çekirdeğindeki etkileşimler, dışa doğru basınç yaratarak Güneşin içe büzülmesini durdurdu. Dışa doğru basınç sayesinde Güneş kararlı enerji yayan “G” sınıfı sarı bir yıldız olabildi. “G” sınıfı yıldızlar kararlı enerji yaydıkları için, çevresinde dolanan bir gezegende yaşam oluşmasına zaman sağlayacak kadar uzun ömürlüdür.


  Yaşam kaynağımız Güneşimiz 4,5 milyar yıldır parıldıyor ve bu parıldama Dünyaya yaşam veriyor. “G” sınıfı bir yıldızın kütlesindeki yakıt 10 milyar yıl ışıması için yeterli bir yakıttır.


  Güneş (Yıldız)


  Güneş Dünya yaşamı için en temel enerji kaynağıdır ve yaşam için sadece yıldız olması yetmez aynı zamanda kararlı bir yıldız olması zorunludur. Güneş büyük miktarda Hidrojen içerir. Dört hidrojen atomu Güneşin çekirdeği 15 milyon derecelik ısı ile kaynaşarak Helyuma dönüşür. Bu kaynaşma sonucu açığa çıkan ısı ve diğer dalga boylarında ki enerji uzaya yayılır. Güneşimiz, Güneş sistemindeki kütlenin %99,85 ni oluştur. Güneşin ne kadar büyük olduğunu merak ediyorsanız en basit anlatımı ile Güneşin içine 1 milyon Dünya sığar diyebiliriz. 


  Güneş altı katmandan oluşur. Çekirdek, ışıma bölgesi, ısı taşınım bölgesi, ışık küre, renk küresi ve taç küredir. Termonükleer etkileşimlerin gerçekleştiği yer merkez yani çekirdektir. Çekirdekteki etkileşimlerin açığa çıkardığı enerji, ışınım bölgesinden ısı taşınım bölgesine geçmek için yaklaşık 180.000 yılda ihtiyaç duyar. Isı taşınım bölgesine geçen enerjinin (gama ışınımı) ısısı 2 milyon dereceye düşer (selsiyus). Bu bölge maddenin dördüncü hali olan Plazma katmanıdır ve enerji bu bölgeden plazmanın üst bölgesine taşınarak gerçekleşir.


  Güneşe baktığımızda gördüğümüz şey Işık küredir. Işık kürenin kalınlığı 550 km dir ve en ince katmandır. Aslında Güneş siyahtır, gözlerimiz ışık kürenin yaydığı ışığı görmeye evirildiği için biz ışık görürüz. Zaten karanlık göz gelişemez göz için foton gereklidir. Işık kürenin ısısı 5500 derecedir. Peki bu ısı ile Dünya nasıl ısınıyor diye bir soru gelebilir aklınıza. Güneş Dünyayı Plazma enerjisi

ile ısıtır, enerji yüklü parçacıklar Dünyaya çarptıklarında bünyesinde bulundurdukları enerjiyi çarptıkları yüzeye yayarlar bu da enerjinin korunumu yasasını açıklar.


  Güneşe, filtre takılmış bir teleskop ile bakıldığında yüzeyinde bazı lekeler görülür. Bu lekeler gaz fışkırmalarından kaynaklanan daha soğuk bölgelerdir. Gazlar Güneş yüzeyinden fışkırdıklarında sıcaklıkları düşer tabi ki bu sıcaklıklar bizi yok edecek seviyededir lekelerin bir diğer nedenide budur.


  Gezegenler nasıl oluştu


  Evrendeki ve Güneş sisteminde her cisim bulutsunun yavrularıdır (gazlar ve tozlar). Bulutsular farklı elementler içerir Hidrojen ve Helyum dışında daha ağır elementlerde vardır. Gezegenlerin oluşması da bu ağır elementler sayesinde gerçekleşti elbette bizim gibi daha karmaşık yaşamın temelini oluşturdu. Demir ve daha hafifi olan elementler yıldızların içinde; daha ağır olan elementler ise süpernova patlamalarında oluşur. En değerli element Altın ise iki nötron yıldızının çarpışması sonucu 5 milyar derece ısının açığa çıkması ile oluşur. Yani yapay olarak Altın üretmek imkansız denebilir.


  Gezegenler ise Güneşin oluşumundan sonra Güneşin çevresinde arta kalan gaz ve tozdan meydana geldi bu gaz ve toz Güneşin çevresinde bir çember biçimdeydi. Daha sonra bu çember bir araya gelerek Kondrül denen cisimleri oluşturur. Bu kondrül lerde birleşerek Kondrit denen taşları oluşturdu. Gözlemler uzaydaki gök taşlarının çoğunluğunun Kondritler olduğunu göstermektedir. Sonraları ise Kondritler de birleşerek şu anki gezegenlerin ilkel hallerini oluşturdular. İlkel gezegenler gezegencik denen oluşumlardan ibaretti. Bu oluşumlardan sonra gaz ve toz kalmayacak kadar azalmıştı. Artık gaz ve toz bulutu gezenciklere dönüşmüştü ve bu gezegencikler sıcak ve küre biçiminde idi.


  İlker Güneş sisteminde gezegenciklerin yörüngeleri çok sık kesişirdi ve bu kesişme çarpışmalara yol açardı. Bu çarpışmalar gezegenciklerin birleşerek daha büyük gezegenleri oluşturmasına sebep oldu. Daha sonraki 15 milyon yıl içinde birleşen gezegencikler gezegene, bu gezegenler de arta kalan gezegencikleri de kütle çekimleri ile yakalayarak daha büyük gezegenlere dönüştüler. Arta kalan Kondritler ise gök taşları olarak günümüze kadar geldi.


  Gaz devlerinin oluşumu  kayaç gezegenlerden biraz farklıydı. Güneş oluşurken yarattığı basınç ve ısı sebebi ile gazları kayaçların ötesine itmişti. Güneşin daha uzağında bulunan bölgeler soğuk olduğu için bu bölgelerde su ve katı halde gazlar bulunuyordu. Katı halde bulunan su ve gazlarda bir araya gelerek gaz devlerini oluşturdu. Bu gezegenler yoğunlukları ve kütle çekim güçleri ile çevrelerindeki gazıda kendilerine çektiler. Bu nedenle güneş sisteminin dış bölgelerindeki gezegenler gaz içerir. Neptün ötesi bölgede bulunan maddelerin çember şeklinde oluşturduğu bölgeye ise Kuiper kuşağı denir. Bu bölge kütlesi Dünya kadar olan cisimlerden oluşuyor. Kuyruklu yıldızlar, Plüton ve Eris gibi gök cisimleri de kuiper kuşağında bulunuyor. Kuyruklu yıldızlar ve asteroidler kuiper kuşağında gelen cisimlerdir. Daha ötede ise Oort bulutu yer alıyor, bu bulut Güneş sistemini küre biçiminde sarıyor.


  Gezegen Nedir 


  Yunanlılar, gece gökyüzüne baktıklarında gördükleri parıltılara Asteras Planetai (gezen yıldızlar) adını vermiş. Fakat o zamanlar Dünya merkezli bir evren olduğu düşünüldüğü için, bir gök cisminin gezegen olabilmesi için hareketli olması yeterli sanılıyordu. 1800 lerden sonra Güneş sistemi, 9 gezegen ve daha fazla sayıda diğer cisimcik lerden oluştuğu sanılıyordu. Ayrıca kuiper kuşağının da bu cisimciklerin daha ötesinde yoğunlaştığı  düşünülmüştü. 1992 ye kadar kuiper kuşağı sadece bir öngörüydü. 1992’ den sonra kuiper kuşağı denen bu bölgede buzlu gök cisimleri keşfedildi. Kuiper kuşağının keşfinden sonra Plüton'un gezegen sıfatı sorgulanmaya başlandı. Çünkü bu bölgede Sedna ve Quaoar büyüklükleri Plüton'unkine yakın cisimler keşfedilmişti. Temmuz 2005'te keşfedilen ve adı Eris konan gök cismi tartışmayı sonlandırdı, çünkü Eris Plüton’ dan büyüktü. Bu keşif Plüton'un gezegen sınıflandırmasından çıkarılmasına giden bir süreçti.


  2006 yılında Uluslararası Astronomi Birliği (IAU) gezegenin tanımı yaptı. Gök cisminin gezegen sayılabilmesi için üç niteliği yerine getirmesi gerekir.


1- Gezegenin bir yıldızın etrafına dolanması şartı.

2- Cismin kütlesinin onun küre biçimini alması için yeterli olması.

3- Devindiği yörünge boyunca kendisine benzer bir cismin bulunmaması.

 

  Ne yazık ki Plüton bu gereksinimlerden ve tanımdan sonra bu şartların dışında kaldı. Sebebi ise üçüncü şart olan yörüngesinde ona benzer çok sayıda cismin olması. Plüton birinci ve ikinci koşulu yerine getiriyor fakat üçüncü koşula uymuyor. Bu tanıma göre eskiden küçük gezegen sayılan Plüton, Eris ve Ceres cüce gezegen sınıfına girdi.


  Kayaç Gezegenler


  Merkür


  Merkür'deki koşullar yaşam için hiç uygun değildir. Atmosferi çok incedir ve Güneşe en yakın gezegen olduğu için sıcaklığı -180 °C ile 400 °C arasında değişir. Merkür'ün kutupları ılımandır fakat yaşam için uygun değildir. Merkür'ün eksen eğikliği yoktur, bu da mevsimlerin olmadığı anlamına gelir. Güneş ışınları kutup bölgelerine yatay gelir. Merkür Güneş çevresindeki bir turunu 88 Dünya gününde tamamlar ve bu dönüş hızlı olmasına rağmen kendi çevresinde yavaş döner. Merkür'ün kendi çevresinde bir dönüşü 180 Dünya gününe denk gelir. Güneş rüzgarlarının sebebi ile Merkür atmosferin oluşması mümkün değil. Merkür'ün atmosferi eser miktarda Hidrojen ve Helyum içerir. Atmosferi olmayan bir gezegen meteorlar tarafından bombalanır, Merkür de meteorlardan nasibini almış bir gezegendir. Gezegenin yüzeyi kraterler ile dövülmüştür, bu kraterlerden en büyüğü ise Caloris’ tir. Caloris krateri o kadar büyüktür ki bu çarpışmanın başka bir gezegen olma ihtimali yüksek. 2011 de Merkür'e gönderilen Messenger uzay aracı sayesinde daha detaylı bilgiler edinildi. Merkür'ün kütle çekimi çok zayıf olduğu için yüzeyindeki 450 derecelik ısı ile gazlar uzaya kaçar. Merkür'ün kutupları da Dünyaya kıyasla terstir. Yani pusulanın kuzeyi Merkür de güneyi gösterir. Merkür'ün bir manyetosferin vardır ve bu alan Güneşten gelen plazma parçacıklarını uzaya geri yansıtır buda gezegenin 400 °C de kalmasını sağlar.


  Venüs


  Güneşe uzaklık bakımından ikinci gezegen olan Venüs ismini Romalıların aşk tanrıçasından alır. Çoban yıldızı olarak da bilinir. Venüs, Güneş çevresinde yörünge yönünde dönen(saat yönünün tersine) kendi çevresinde ise saat yönünde dönen tek gezegendir. Venüs'te Güneş batıdan doğar doğudan batar. Güneş çevresinde bir turunu 225 Dünya gününde tamamlar. Yani bir Venüs yılı 225 gündür. Venüs, Güneş sisteminde Dünyaya en benzeyen gezegendir. Venüs'ün yüzey basıncı o kadar yüksektir ki orada olan bir insan ayağa kalmazdı. Yaşam için elverişsiz bir gezegendir. Yüzey sıcaklığı 500 °C ye kadar çıkabilir. Yüzeyinin bu kadar sıcak olmasının sebebi atmosferinin karbondioksitten oluşmasından kaynaklıdır. Venüs'e giren Güneş ışınları karbon gazlarından dolayı uzaya çıkamaz ve bir sera etkisi oluşturur. Venüs, volkanik bir kayaç olan bazalttan oluşur. Volkanik olmasından dolayı Venüs'ün yüzeyi genç kayaçlardan oluşuyor. Gezegende yağmur Sülfürik asit olarak yağar ve bu yüzden gezegenin yüzeyi erozyonlarla doludur.


  Dünya


  Biricik yuvamız Dünya, kayaç gezegenler arasında en yoğun kütleye sahip gezegendir. Güneş sisteminde yaşam barından tek gezegendir. Güneş sisteminde sıvı suyun bulunduğu tek gezegendir. Dünyanın yüzeyinin %70'i sularla kaplıdır. Dünyadaki dengeler çok kırılgan ve hassastır, bu dengelerin değişimleri gezegende yaşayan canlıları olumsuz etkiler. İnsanların sebep olduğu yıkımlar binlerce türün yok olmasına sebep olmuştur. Bu olumsuz etkiler bizim türümüzü bile yok edeceğe benziyor. Son zamanlarda yıkıcı etkileri görünen bu sorunlardan bazıları: Müsilaj, coronavirus, orman yangılar vb. dir. Dünyamızın yıkıma gelmesindeki en büyük etken fosil yakıtlardır. Fosil yakıtlar karbon atık bakımından çok zararlı oldukları için Dünyadaki sera etkisi karbon gazları ile her geçen gün artmaktadır. Bu durum küresel ısınma denen olguya yol açmıştır.


  65 milyon yıl önce Meksika'nın Yucatan yarımadası’ nın oluşmasına sebep olan 10 km çapında Asteroid Dünyadaki yaşamın %96 sını yok etmiştir. Çarpışma, Dünya da 165 milyon yıl baskın tür olarak yaşayan Dinozorları da yok etmişti. Bu çarpışma Dünyanın yaşam düzenini alt üst etmiştir. Nevşehir'in Kapadokya bölgesinin oluşumu ise bu olayın zincirleme etkileri ile alakalıdır. Dünyayı diğer gezegenlerden ayıran en belirgin özelliği ise kayaçlarının hareketli olmasıdır. Yani Dünyamız bizim gibi yaşayan bir gezegendir denebilir. Jeolojik hareketliliği sayesinde yüzeyindeki canlılar yaşadıkları coğrafyalarda hayatta kalabilmek için Evrim geçirerek yaşama uyum sağlamıştır. Depremler ve Yanardağ etkinlikleri de Dünyanın kayaçlarının hareketliliğinden kaynaklanıyor.


  Dünyanın yaşamı desteklemesindeki bir diğer etken iste atmosfer. Büyük oranda Azot, Oksijen, Su buharı ve diğer elementleri barındırıyor. Dünyanın tek uydusu olan Ay Dünyaya çarpan başka bir gezegenin kalıntısı olduğu düşünülüyor.


  Ay’ ın yüzeyi mangal külü ile kaplıdır bu da çarpışma sonrası kavrulan parçanın soğuyarak Ay’ı oluşturduğu düşünülüyor. Ay yüzeyinde kraterler meteor çarpmasının aksine Ay’ ın çekirdeğinden yüzeye çıkan gazların oluşturduğu kraterlerdir. Ay Dünya çevresinde dönüşünü 27 günde tamamlar ve Dünya kütle çekim kuvvetinden dolayı kendi çevresinde dönemez. Ay’ ın evreleri Dünyadaki okyanusların med-cezir olayını yaşamasına sebep olur.



  Mars


  Güneş sisteminin dördüncü ve son kayaç gezegenidir. Mars hakkında ilk detaylı bilgiler Viking 1 ve Viking 2 sayesinde elde edildi. Bu araçlar yüzeyinde yaşama dair izler aradılar. Şubat 2021 de Mars'a iniş yapan perseverance aracı gönderdiği detaylı ve çözünürlüğü yüksek fotoğraflar sayesinde bir zamanlar Mars'ta su olduğunu gösteriyor. Su olma fikrini veren ilk bulgular 1997 yılında Mars'a gönderilen Pathfinder sayesinde gerçekleşmiştir. Bilim insanları bu bulguları değerlendirdiklerinde, bir zamanlar Marsın yüzeyinin okyanuslarla kaplı olduğu düşüncesine ulaştı. Peki bu kadar su nereye gitti, yer altına inme ihtimalini düşük olduğu düşünülüyor. Bir zamanlar Mars bir atmosfere sahipti ve bu atmosferi Güneşin şiddetli radyasyon evrelerinde kaybetmiş olabilir. Bu da Marsın suyunun buharlaştığı anlamına gelir. Geriye kalan az miktarda su ise yer altına inmiş veya kayalarda hapsolmuş olabilir.


  Marsın yüzeyinde bir nehri andıran derin bir uzantı vardır. Bu uzantı 4000 km uzanan Denizler Vadisi olarak adlandırılan Valles Marineris’ tir. Bu oluşum o kadar belirgindir ki uzaydan dahi görünebilir. Yüzeye araç gönderilmeden önce bu oluşumun uzaylılar tarafından yapıldığı düşünülmüştü. Güncel bulgular ise bu oluşumun yüzey hareketleri sonucu olduğu gözlendi. Fakat Marsın farklı bölgelerinde suyun oluşturduğu benzer oluşumlar mevcut. Bilim insanları, 3 milyar yıl önce Marsın yüzeyinde büyük sel baskınları olduğunu düşünüyor. Suyun nere gitmiş olabileceği ise hala araştırılıyor.


  Mars, Güneş sisteminin en büyük yanardağını barındıran tek gezegen. Bu yanardağ 600 km çapa ve 27 km yüksekliğe sahip olan Olimpus yanardağıdır.


  Gaz Devi Gezegenler


  Jüpiter


  Güneş sistemindeki en büyük gezegen Jüpiter. Güneş sistemindeki tüm gezegenlerin toplam kütlelerinin 2,5 katı kütleye sahiptir. Kayalık bir çekirdeğe sahip olan Jüpiter çekirdeğini çevresini saran metal yoğunlukta Hidrojenden oluşur. Jüpiter'in dış mantosu da hidrojen den oluşuyor. Jüpiterin yapısı Güneşe benzer bir yapıdır. Jüpiter kendi çevresinde bir turunu 10 saatte tamamlar. Bu hız gezegenin atmosferinde çok şiddetli fırtınalara yol açar. Bu fırtınaların en ünlüsü Büyük Kırmızı leke, Dünya çapında olan bu leke yüzyıllardır Jüpiter'in atmosferinde. Jüpiter çok güçlü bir manyetik alana sahip. Jüpiterin manyetik alanın Dünyanın manyetik alanından 20.000 kat fazla. Güneşten yayılan enerji yüklü parçacıklar bu manyetik alan tarafından yakalanarak kutup ışıklarına yol açar ( Aurora ).

Satürn'ün halkaları kadar belli olmasada Jüpiter'de onu çevreleyen halkalar mevcuttur. Jüpiter'in dört uydusu vardır. Bu uydular “Galileo uyduları” olarak adlandırılır. Güneş sisteminin en büyük uydusu Ganymede Jüpiter'e aittir. Ganymede Merkür'den bile daha büyüktür. Jüpiter'in 63 uydusu vardır. Gezegenin kütle çekiminden dolayı küçüklü büyüklü gök taşları Jüpiter'in uydusu olmuştur.


  Satürn


  Halkalarıyla ünlü olan Satürn Güneş sisteminin ikinci en büyük gezegenidir. Çekirdeği Jüpiter'inkine benzer kayalık yapıdadır fakat daha küçüktür. Satürn'ün atmosferi Jüpiter ile çok benzer fakat bu gaz bulutları pus katmanı nedeni ile gizleniyor. Satürn'ün halkaları yanı sıra onu ilgin yapan ise gaz yoğunluğunun düşük olması. Bu durum o kadar ilginçtir ki Satürn'ün yoğunluğu Dünyadaki suyun yoğunluğundan daha az. Buna rağmen Satürn'ün kütlesi Dünyanın kütlesinin 750 katı. Satürn'ün halkaları çoğunlukla buzdan oluşuyor. Küçük bir toz tanesinden bir kaç metre büyüklüğe kadar değişiyor. Satürn halkalarının genişliği 260.000 km iken, yüksekliği sadece 1 km. Güneş sistemindeki ikinci en büyük uydu olan Titan Satürn'ün yörüngesinde dolanır.


  Uranüs


  Katı çekirdeğe sahiptir. Çekirdeğin çevresini donmuş gazlar çevreler. Atmosferinde Hidrojen Helyumdan daha fazladır. Uranüs'ün mavi-yeşil renge sahiptir bunun sebebi atmosferinde az miktarda bulunan metandır. Uranüs'ün bulutlarının uzaya olan sınır -220 derecedir. Uranüs'te 11 adet  halka bulunur. Bu halkaların bir çarpışmanın enkazı olabileceği düşünülüyor. Uranüs'ün 5 tane uydusu var. En büyükleri Oberon ve Titania, diğer üçü ise Ariel, Umbriel, Miranda.


  Neptün


  Astronomi tarihinde varlığı matematiksel   olarak belirlenmiş en ilginç gezegen. Uranüs incelenirken yörünge bozuklukları sonucu Uranüs ötesi bir gezegenin olması gerektiği düşünüldü ve Neptün bu hesaplamalar sayesinde (gözlem olmadan) keşfedildi (1846).

Neptün de diğer gaz gezegenler gibi çekirdeği kayalık ve çevresini saran buz var. Neptün'ün 14 uydusu vardır. En büyük uydusu Triton’ dur. Tritonun sıcaklığı -250 derece ile Güneş sistemindeki en soğuk uydu ünvanını alıyor. Tritonun eksen eğikliği çok fazla  bu durum Tritonun  Neptün'ün uydusu olmadığını gösteriyor. Triton Neptün tarafından kuiper kuşağında Güneş sistemine girerken yakalanmış. Neptün'ün atmosferi Uranüs'ün durağan atmosferine göre hareketlidir ve atmosferinde iki kara leke vardır. 


  Ceres (Cüce Gezegen)


  Mars ve Jüpiter ana asteroid kuşağı arasında bulunan Ceres cüce gezegenlerin en büyüğüdür. Ocak 1801  yılında Giuseppe Piazzi tarafından keşfedilmiştir. 2006 dan sonra yapılan gezegen tanımlamasından sonra Ceres de Plüton gibi cüce olarak sınıflandırıldı. Ceresin en belirgin karakteristiği diğer cüce gezegenlere kıyasla çok düzgün küre biçiminde olması. Ceres cüce gezegenler kuşağında bulunan tüm cisimlerin toplamının 4’ te birine sahip. Cüce gezegenler kuşağındaki tüm gezegenlerin toplamı ise Ay'ın sadece %5 i kadar


  Karon (Charon) & Plüton (Cüce Gezegen)


  2006'ya kadar Plüton bir gezegen olarak kabul ediliyordu. 24 Ağustos 2006 dan itibaren cüce gezegen listesine alındı. Plüton kayaç ve buzul cüce bir gezegen. Plüton basık bir yörüngeye sahip. Güneşe uzaklığı 29 ile 49 astronomik birim (1 astronomik birim 149 milyon km). Basık bir yörüngeye sahip olduğu için, bazen Güneşe Neptünden daha yakın oluyor. Bu yakınlık her 220 yılda bir gerçekleşir. Azot, karbon ve metandan oluşan yok denecek kadar ince bir atmosfere sahip. Plüton güneşe yaklaştıkça atmosfer kalınlığı artıyor, bu olgu kuyruklu yıldızlarda da gözleniyor.


  Karon Plüton'un uydusu olmasının yanı sıra Karon-Plüton ikilisi olarak bilinir. Plüton ve karonun arasındaki mesafe o kadar azdır ki Bu mesafe Güneş sisteminde iki cisim arasındaki en kısa mesafedir. Henüz cüce bir gezegen olmayan Karon ileriki yıllarda cüce sınıfına katılabilir. Bu iki cisim ortak bir kütle merkezinde birbirleri etrafında dolanıyor bu nedenle karon bir uydu değil. Bu kütle merkezi Plütona daha yakın durumda.


  Eris


  Eris, Plüton'dan büyük Neptün ötesi cüce bir gezegen. Keşfedildiğinde 10. gezegen olma tartışmalarına sebep oldu. Tutulum düzlemine 44 derecelik açı yapan cisimler kuiper kuşağının ötesindedir ve bu cisimlere Neptün ötesi cisimler adı verilir. Erisin bileşimi de Plüton'a benziyor. Güneşe uzaklığı 40 astronomik birim ile 80 AB arasında değişiyor.


  Asteroidler

Bir asteroidi hafızamızda tutmanın en iyi yolu 65 milyon yıl önce Dinozorları ve Dünya yaşamının %96 sını yok etmesi ile ilişkilendirebiliriz. Gezegenlere göre küçük olan bu gök cisimlerinin çapı 1000 km ye kadar çıkabilir. Bu yok edici kayaların çoğunluğu Mars ve Jüpiter arasında bulunur. Asteroidlerin bu kuşaktaki yoğunluğunun sebebi bir zamanlar burada olan kayaç maddelerin gezegen oluşturamaması. Daha sonra bu parçalar Jüpiter tarafından uzaya fırlatılarak yoğunlukları azaldı ve şu Güneş çevresinde dolanıyorlar. Asteroidlerin oluşmasındaki en büyük etken çarpışmalar. Asteroidler gruplardan oluşur bu gruplara Aile adı verilir, en bilinen asteroid ailesi 250 parçadan oluşan Themis, 330 parçadan oluşan Eros ve 400 parçadan oluşan Kronis ailesidir. Bunun dışında Güneş ve Jüpiter kütle çekim merkezi L4 ve L5 lagrange bölgesinde de Troyalılar bulunuyor.


  Meteorlar


  Asteroidlerden ve Kuyruklu yıldızlardan kopan taş ve kaya parçalarıdır. Büyüklükleri 1 cm den metrelerce çapa ulaşabilir. Gece gökyüzünde gördüğümüz ışık çizgileri, atmosfere giren meteorların yanması sonucu oluşur. Halk dilinde yıldız kaydı tabiri kullanılır. Bir meteorun yanması ile dilek tutmak arasında hiçbir ilişki yoktur. Yeterince büyük bir meteor yeryüzüne ulaşabilir buna göktaşı adı verilir.


  Kuyruklu Yıldızlar


  Dünyadaki suyun kuyruklu yıldızlar tarafından getirildiği öngörüsü tartışmaların en ateşlisi. Güneş sistemi ile aynı yaşta olduğu düşünülen kuyruklu yıldızlar yaşamın elementlerini de içerdiği düşünülüyor. Kuyruklu yıldızlar Güneşe yaklaştıklarında yüzeylerinde donmuş olan gazlar buharlaşarak bir kuyruk oluşturur. Bu buharlaşma içinde tozlar ve su buharıda vardır. Kuyruklu yıldızların çoğu kuiper kuşağında bulunuyor bu kuşak Neptün ötesi kuşak. Kuyruklu yıldızların daha yoğun bulunduğu bölge ise Oort bulutu. Oort bulutunda bulunan kuyruklu yıldızlar çok uzun yıllar bozulmadan kalabilirler.


KAYNAKÇA:


TÜBİTAK Bilim ve Teknik


Wikipedi








Yorumlar

Yorum Gönder

Sizce kanalım nasıl ?

EN ÇOK OKUNANLAR

KABIZLIĞI GİDERMENİN YOLLARI NELERDİR ? KABIZLIK NASIL GİDERİLİR ?

2025 GÜNEŞ FIRTINASI

Scientists Quotes - BİLİM İNSANLARININ ÖZLÜ SÖZLERİ

ALBERT EINSTEIN 'IN TREN PARADOKSU - ÖZEL GÖRELİLİK

Aspirin ile köklendirme nasıl yapılır - Basit, kolay köklendirme nasıl yapılır ????

SUDA KÖKLENDİRME NASIL YAPILIR ? bitki kökleri kaç santim olunca toprağa alınır ?