DİNOZORLAR ÖNCESİ DÜNYA VE SÜRÜNGEN ATALARIMIZ
BİLİM KAYNAĞI
Daha fazla makale için buraya tıklayın.
BALIK BEYNİ
Beyin dediğimiz yapı ilk olarak ve tam anlamıyla balıklarda ortaya çıkmıştır. Yaklaşık 520 milyon yıl önce ortaya çıkan bu gelişme solucan beynine göre daha gelişmiş bir beyin olarak nitelenebilir. Solucanlara kıyasla balıklar çevreyi görebilir, koklayabilir ve duyabilir. Bu yetenek elbette solucan beyninden daha gelişmiş bir demek oluyor. Bulunan bu balık türü sadece 3 santimetre boyunda bir canlı. Fakat bu gelişmişlik Myllokunmingia için hiç de yeterli değil. Çünkü 520 milyon yıl önce denizler yırtıcılarla doluydu. Bu balık bunun çözümünü büyüyerek buldu. Bulgular 380 milyon yıl önce bu balığın evrimleşerek 30 cm 'lik zırhla bürünmüş balık olduğunu gösteriyor. Biraz detaya girecek olursak her canlıda ağzın üzerinde burun bulunması av bulmakta kolaylık sağladığı için evrimleşmiştir.
Koku alma duyusu gözden çok daha önce ortaya çıkmıştır. Bu durum beynin daha da gelişmesine sebep olmuştur. Beynin bu şekilde gelişmesi, canlıların yiyecek bulmasının ilk öncelik olduğunun kanıtıdır. İnsan beyninden örnek verecek olursak; yemek yerken burnunuzu ve gözünü kapatacak olursanız ne yediğinizi anlayamaz ve tat alamazsınız. İnanmıyorsanız hemen deneyin.
Tek hücreli yaşamın üzerinden geçen 3,2 milyar yıllık zaman dilimin sonunda gördüğümüz tek şey bir balık beyninin 30cm boya ulaşması oldu. O zamanlar denizlerde düşen oksijen seviyesi de bir çok deniz canlısının ölümüne sebep olacak kadar azalmıştı. Bu oksijen azlığı bazı balık türlerinin 5 milyon yılda akciğer geliştirmesine yaradı, bazıları ise karaya çıkma dürtüsü ile okyanus kıyılarına yöneldi. Balık beyninin bir diğer özelliği ise titreşim ve basınç algısını işleyebilen beyinciktir. Bir balıkçıl kuşunun gagasının suya değmesi ile oluşan titreşim ve basıncı balıklar algılayarak, bu titreşimin geldiği yönün tersine kaçma refleksi gösterir. Böylece av olmaktan kurtulurlar.
TİMSAH BEYNİ
375 milyon yıl önce hem karada hem suda nefes alabilen ve karaya ayak basan canlılar timsah biçiminde canlılardı. Fakat 460 milyon yıl önce karalar yaşam için elverişsizdi. Güneş den gelen radyasyon atmosfer olmadığı için süzülmeden dünyaya giriyordu. Bir yosun parçası bile birkaç dakika içinde kuruyup ölüyordu. İmdadımıza gene oksijen yetişti. Dünyada bulunan oksijen, atmosferin üzerinde güneş ışınları ile tepkimeye girdi, oksijen atomları üçer grup halinde toplandı ve O3 olan ozon tabaksı oluştu. Ozon güneşten gelen zararlı ışınları süzen (yansıtan) bir filtredir ve yaşamın karada gelişmesi ozona bağlıdır. O3 tepkimesi yaklaşık 120 milyon yıl sürdü ve ozonun oluşumu yerden 50 km yükseklikte oluştu. Ozon oluşurken güneşin karalar üzerindeki yok edici etkisi devam ederken karada bulunan canlılar güneşten korunmasız haldeydi. İroni yapacak olursak, o tarihteki canlıların güneşten korunması için 60 faktör seviyesinde korucu bir güneş kremine ihtiyaçları vardı.
KERTENKELE BEYNİ
Beyin evrimi yolculuğumuz 340 milyon önce 4 ayaklı bir tür olan Casineria adında bir kertenkele ile devam ediyor. Bu kertiş arkadaşımızın boyu sadece 15 cm fakat yakından inceleyecek olursak karaya uyum sağlamış bir canlı. İlk sürüngenlerden olan kertişimizin ayaklarına bakacak olursak 5 adet pençeden oluştuğunu görebiliriz. İlkel denebilecek dönem olan 340 milyon yıl önce canlılar yumurta ile çoğalıyordu. Çünkü canlının hayatta kalabilmesi için güneşin yıkıcı ışınlarından korunması gerekiyordu, bu nedenle yumurtalar sert zırhlarla kaplanmış bir gelişim ortamıydı. Fakat dış ortamda bulunan döllenmemiş yumurta büyük bir sorundu. Erkekler bu kabuğu delip dölleyemezlerdi. Canlılar buna da çare bulmuşlardı. Yumurta, dişi karnındayken erkek, dişi ile birleşerek döllerini yumurta sertleşmeden aktarabilirdi... yani seks doğmuştu. Halk arasında bir soru vardır; tavuk mu yumurtadan çıkar yumurta mı tavuktan. Ne yazık ki tavuklardan önce kertenkeleler bu sorunu çözmüş görünüyor. Aklınızda bulunsun her zaman tavuk yumurtadan çıkar.
Kertişler seksi icat ettikten 65 milyon yıl sonra ki bu zaman dilimi Meksikanın yucatan körfezine çarpan asteroid tarihine denk geliyor, kertenkelelerin biraz daha büyüdüğü gözleniyor. Bu türe Varanops deniliyor. 275 milyon yıl önce gözlenen bir kertenkele ile seksi icat eden kuzenleri arasında bariz beyin farkı tespit edilmiştir. 275 milyon önce bulunan kertenkele beyni seks yapan kuzenlerinin beyninden daha gelişkindir. Fakat bu durum o kertenkelenin matematik uzmanı olduğunu göstermiyor. 250 milyon yıl önce ise Sibirya'daki yanardağlar püskürmeye başladı. Yeryüzüne ulaşan erimiş kaya (magma) Asya kıtasının büyük bölümünü kapladı. Bu felaket 500 bin yıl sürdü ve tüm dünya bu afetten etkilendi. Yanardağlardan püsküren kül ve tüf gökyüzünü kaplayarak güneş ışınlarının dünyaya yaşam vermesini engelledi. Bitkiler güneş olmadığı için öldü, bitkilerden beslenen otoburlar ve otoburlardan beslenen etoburlarda yok oldu. Bu yok oluştan sadece türlerin % 5 i hayatta kalabildi.
Günümüzde sürüngen beyinlerini incelediğimizde ön beyinlerinin bazı kısımlarında farklı şekilde gelişen beyin hücreleri görürüz. Gelişimin hava ile taşınan koku molekülerinin analizi için kullanıldığı keşfedildi. Birçok sürüngen daha iyi koku alabilmek için dillerini dışarı çıkarır. Bunun sebebi damaklarında bulunan Jacobson organına dillerine yapışan koku moleküllerini taşıyıp kokuyu duymalarıdır.
Zehirli sürüngenlerin çok daha fazla kokuyu takip etme ihtiyaçlarını görüyoruz. Zehirli yılanlar avlarını iki farklı şekilde öldürür. Biri kan diğer ise sinir sitemi tahribatıdır. Kan zehirlenmesi avın kanının pıhtılaşmasını sağlayan K vitaminini bloke etmektir. Canlılarda bulunan K vitamini kanın pıhtılaşmasını sağlar. Zehirli bir yılan avını ısırdığı zaman, zehir avın bedenindeki K vitaminin etkisiz hale getirir ve ısırılan av iç kanama geçirerek ölür. Böylece yılanda avını afiyetle yer. Bizde bu bilgiyi fareleri öldürmekte kullanırız. Fare zehirleri de aynı şekilde işler.
Sinir zehirleri ise avın sinir iletişimini engelleyerek avın felç olmasına neden olur. Biz insanlar sinir zehirlerini, zararlı böcekleri etkisiz kılmak için kullanıyoruz. Sürüngen ve kertenkele olan Komodo ejderinin avlanma şekli ise biraz farklıdır. Ağızlarında kendilerine zararlı olmayan fakat ısırdıklarında avlarını bir kaç saatte enfekte eden bakteriler bulunur. Avlarını ısırdıklarında ağızlarındaki zararlı mikroplar ısırılan yerden kan dolaşımına karışır. Hemen olmasada avları birkaç gün içinde enfeksiyondan ölür. Komodo ejderleri ısırdıkları avlarını ölene kadar takip eder. Geç ölüm avın kaçarak saklanması demektir. İşte bu nedenle sürüngenlerde koku alma duyusu daha baskındır çünkü ölmeyen avlarını koku ile takip etmek zorundalar.
FARE BEYNİ
Sibiryadaki yanardağ felaketinden sonra hayatta kalan %5 canlıda, farklı türler gelişmeye başladı. Dinozor çağı bu dönemde başladı. Sibirya felaketinden sonra tüm canlılar dinozorlar kadar gelişmedi bazı türler küçük kalmaya evirildiler. Eğer bu küçülme olmasaydı dinozorlar neredeyse tüm canlıları yok ederek insanın evrimini engelleyebilirdi. Neyse ki küçük kalan türler ağaç kovukları ve toprak altlarına saklanarak dinozorlardan kaçabildiler. Canlılar o kadar küçüldüler ki boyları 5 cm olan fareler ortaya çıktı. Bu boyutta bir canlının üremesi de değişmişti. Bir çok kaynakta ilk memelilerin 160 milyon yıl önce ortaya çıktığı belirtilmekte. Sibirya felaketinden sonra ilk memelilerin ortaya çıkışı günümüzden 220 milyon yıl öncesine dayanıyor. Sibirya felaketi 250 milyon yıl önce olduğuna göre memeliler bu yok oluştan 30 milyon yıl önce ortaya çıkmaya başlamışlar.
Küçülerek dinozorlardan korunan 5 cm' lik fare atamız artık gececil bir tür olmuştu. Bu canlılarda tüyler gelişmiştir ve korktuklarında bu tüyleri kabartarak daha büyük görünmelerini sağlayıp düşmanlarını geri püskürtme refleksi oluşmuştur. Yumurta ile çoğalan canlılar çok kolay av oluyorlardı. Dişi, döllenmiş yumurtayı avcıların bulabilecekleri bir yere bırakırdı. Yumurtadan çıkan yavru ise hemen av olabilirdi. Memeliler de bu durum değişti. Dişi, yavruyu karnında taşıyarak onu korudu, bu durum memelilerin türlerini devam ettirme konusunda başarılı anlılar haline getirdi. Şu ana kadar keşfedilen 4000 farklı memeli vardır.
KAYNAKÇA:
Murat Tutkun, Beynin 4 mevsimi.
Yorumlar
Yorum Gönder
Sizce kanalım nasıl ?